Belli durumlarda, kendinizi ya da başka birini bir diğerinden zarar görmekten korumanız gerekebilir ama savaştığınız şeyi kötü olarak kabul edip "kötülüğün kökünü kazıma" misyonuna girişmemeye dikkat edin. Bilinçsizliğe karşı savaşmak, sizi de bilinçsiz yapar. Bilinçsizlik ya da bozuk egosal davranış, asla saldırıyla yok edilemez. Rakibinizi yenseniz bile, bilinçsizlik sizin içinize geçer veya rakibiniz yeni bir görünüme bürünür. Savaştığınız şey güçlenir; direndiğiniz şey direnir.
Bugünlerde sık sık "buna karşı savaş," "şuna karşı savaş" diye savaş ilanlarını sık sık duyuyorsunuz; ben bu tür sözler duyduğum her seferinde, kesinlikle başarısız olacağını biliyorum. Uyuşturucuya, suç organizasyonlarına, terörizme, kansere, yoksulluğa ve daha bir sürü şeye savaş açılıyor. İşin ilginç yanı, uyuşturucuya ve suç organizasyonlarına karşı savaş açılmasına rağmen, son yirmi beş yıl içinde bu alanlarda belirgin artışlar gözlendi. Birleşik Devletlerde hapishanede yaşayan insanların sayısı 1980'de 300,000 iken, 2004 yılında 2.1 milyona fırladı. Hastalığa karşı savaş, bize birçok şeyin yanında antibiyotikleri de verdi. Başlangıçta, son derece başarılıydılar ve bulaşıcı hastalıklara karşı açtığımız savaşta kazanmamızı sağlıyor gibiydiler. Şimdiyse birçok uzman, antibiyotiklerin yaygın şekilde kullanımının bir saatli bomba yarattığını ve antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerin büyük bir olasılıkla aynı hastalıkları hortlatacağını söylemektedir. Journal ofthe American Medical Association'a göre, Birleşik Devletler'de tıbbi tedaviler, kalp hastalıkları ve kanserden sonra en yaygın üçüncü ölüm nedeni olarak görünmektedir. Çin tıbbı ve homeopati, hastalıklara düşman olarak yaklaşmayan ve dolayısıyla ortaya çıkacak yeni hastalıklar yaratmayan çok güçlü iki alternatiftir.
Savaş bir zihin yapısıdır ve bu zihin yapısından kaynaklanan tüm eylemler, ya kötü olarak algılanan düşmanı güçlendirecek ya da savaş kazanıldığı takdirde birincisi kadar etkili ve genellikle de daha güçlü yeni bir düşman, yeni bir kötülük yaratacaktır. Bilinç durumunuzla dış gerçekliğiniz arasında derin bir bağ vardır. "Savaş" gibi bir zihin yapısının tutsağı olduğunuzda, algılarınız son derece seçici bir hal alır ve bozulur. Diğer bir deyişle, sadece görmek istediğinizi görür, onu da yanlış yorumlarsınız. Böylesine bir aldatıcı sisteminden ne tür eylemler doğabileceğini bir düşünün. Ya da hayal etmek yerine, bu gece tele¬vizyonda haberleri izleyin.
Egoyu olduğu gibi tanıyın: Kolektif bir bozukluk, insan zihninin deliliği. Egoyu olduğu gibi tanımladığınızda, onu artık başka birinin kimliği olarak yanlış yorumlamazsınız. Dahası, egoyu olduğu gibi tanımladığınızda, ona karşı tepkisiz kalmak da daha kolaylaşır. Artık kişisel olarak algılamazsınız. Şikayet etmek, suçlamak, haksız çıkarmaya çalışmak sona erer. Kimse haksız değildir, sadece birinin egosu söz konusudur, o kadar. Herkesin aynı zihinsel hastalığın pençesinde olduğunu anladığınızda, ister istemez şefkat duyarsınız. Bütün ego-sal ilişkilerin parçası olan bir dramı daha fazla körüklemezsiniz. Peki onu körükleyen nedir? Tepkisellik. Ego buna dayanır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.